background img

The New Stuff

Yaz Gribi Deyip Geçmeyin

Eylül ayını da geride bıraktık ve havaların biraz da olsa soğumasını ve sonbaharın güzelliğini yaşamaya hazırlanırken havalar gittikçe daha da bir sıcaklaşmaya başladı. Sonbaharı, kış ayını bu sene nasıl yaşayacağız ya da tam anlamıyla yaşayabilecek miyiz gerçekten merak ediyorum. Ben bir an önce kışın gelmesini ve yağmuru izlerken kahvemin kokusunu içime çekmeyi istiyorum. Kış, gerçekten kendini bu sene fazlasıyla özletti.

Kış aylarının tek kötü ve sevmediğim yanı ise çoğu hastalığın da beraberinde gelmesi. Özellikle grip, hepimizin en çok korktuğu hastalık diyebiliriz. Bulaşıcı olması da çok ayrı bir dert zaten. Fakat kış aylarında grip olmaktan daha kötü bir şey varsa, o da yaz gribi olmaktır. 2 gündür yaz gribine yakalanmışım, fena haldeyim. Kış aylarında geçirdiğimiz gribe bile razı olabiliyorsunuz bu durumda. Hava sıcak diye kendimizi fazla serbest bırakıyoruz, havanın sıcaklığına aldanıp yakalanıyoruz. Bu sıcaklarda en çekilmez olan da bu grip oluyor.

Yaz gribi diye geçip gidenler olabilir, çok umursamayanlar olabilir ama azıcık araştırmayla fazlasıyla tehlikeli olabileceğini de görmüş olursunuz. Sessizce gelen bir zatürre, astım ve lejyoner hastalığı ile her an karşı karşıya kalma ihtimaliniz de olabiliyor. Bol sıvı, özellikle su tüketin ve güneşten olabildiğince uzak durun! Daha dikkatli ve tedbirli olmak hiçbirimize yarardan başka bir şey getirmez.

Benim gibi, sıcaklığın bu tavan yapmış günlerinde yaz gribine katlanmak zorunda olan herkese geçmiş olsun dileklerimi gönderiyorum.

Eskimeyen Şarkılar (2)


Geçtiğimiz haftalarda, modası geçmeyen ve çoğunun kalbimizde çok farklı hisler uyandırdığı şarkıları sizlerle paylaşmıştım. Bunun devamını getireceğimi ve arada sırada sizlerle benim için eskimeyen şarkıları paylaşacağım...

1 - Badem - Sen Ağlama 


İlk paylaşmış olduğum şarkıların 5'i de İngilizce - Fransızca idi. Bu yazımda 'eskimeyen' Türkçe şarkılara yer vermek istedim. Listenin başında da Badem'in Sen Ağlama şarkısına yer verdim. Sen Ağlama, çıktığı günden beri bir çok sevgilinin ortak şarkısı olmuştur. Etkileyen ve iz bırakan şarkılardan.

2 - İrem - Hayalet Sevgilim 


İkinci sırada İrem var. Hayalet Sevgilim şarkısıyla çıkışını yapmış ve tanınmıştı. İlk zamanlarda İrem hakkında farklı farklı hikayeler düşüyordu internete. Hepimiz onu 'ölmüş' diye bilirken aniden bu klibiyle hepimizi şaşırtmış ve sonrasında katıldığı programlarda her şeye açıklık getirmişti. Sıcak kanlılığını şarkılarına aktarabilen bir şarkıcımız.

3 - Teoman - Kupa Kızı ve Sinek Valesi 


Teoman, hemen hemen hepimizin sevdiği ve herkesin dinlediği bir şarkıcı. Son zamanlarda müziği bırakmasıyla çok fazla tepki oluşmuştu ve müziğe tekrar dönüş yaptı. Teoman'ın eskimeyen ve unutulmayan, hala dinlenilen bir çok şarkısı var fakat bunlardan en etkili olanı Kupa Kızı ve Sinek Valesi.

4 - Özgür Kurum - Gözlerimi Kapatsam 


Bir diğer şarkımız da Doktorlar dizisiyle tanınmış ve bir çok kitlenin dinlediği bir şarkı Gözlerimi Kapatsam. Bu şarkımız da hala bir çok kişinin dinlediği ve bir çok çiftin ortak şarkısı haline gelmiştir.

5 - Sezen Aksu - Kolay Olmayacak 


Sezen Aksu, Türkiye'nin minik serçesidir. Bir çok şarkısıyla insanları en derinden etkileyen ve kendine bağlayan bir şarkıcımız. Beni en çok etkileyen şarkısı Kolay Olmayacak olduğu için, Sezen Aksu'nun şarkıları arasından kalbimde birinci sırada olan şarkı kesinlikle budur. Asla eskimeyecek ve unutulmayacak şarkılardan bir tanesi.

Kırmızı Bavulum


Bomboş bir tren istasyonunda, elinde kırmızı bavulu, gözlerinde yaş, sevdiğinden ayrılan bir insan gibi ayrıldı kalbim benden. Bir vagonun içinde atmaya başlayacak, tek başına. Bangır bangır haykırışlar var, kulağımın içinde. Yalnızlığın feyatları bunlar. Susmuyor, gittikçe daha sesli haykırıyor.

Burnuma da bir yerlerden, kahve kokusu geliyor, aklıma da sen. Hani yalnız kaldığım zamanlarda elimde kahvemle, kitaplığımın karşısına geçer, beni mi yoksa seni mi anlatan bir kitap var mı diye bakarken; sen, elinde 'bizi' anlatan bir kitapla çıkagelirdin. Kitabı beraber, sıcak yatağımızda birbirimize sarılarak okurduk. Hatırlıyorsun değil mi?

Şimdi dön ve al elimden kırmızı bavulumu. Fırlat bir kenara ve sarıl bana. Kokumu içine çek ve gözlerimden öp beni. 'Gitme.' de sadece. Kulağıma fısılda ''Gitme!'' diye.

Emre Aydın'dan Yeni Klip


Geçtiğimiz ilk baharda yayınladığı iki şarkılık single albümü ile herkesin beğenisini alan ve müzik listelerinde her iki şarkısı da birinciliğe kadar yükselen Emre Aydın, ikinci şarkısının klibini de çekti.


İlk önce 'Soğuk Odalar' şarkısını klipleyen Emre Aydın geçtiğimiz günlerde 'Beni Biraz Böyle Hatırla' isimli parçasına da klip çekti. Genelde her şarkısı ve klibinde olduğu gibi bu klibinde de yalnızlığını konu alan Emre Aydın, bu klibinde aynı zamanda şehrin de sessizliğini ve yalnızlığını konu almış. Aynı zamanda her iki klibin yönetmenliğini de kendisi yapmıştır.


Klip toplamda 3 gün olmak üzere; İstanbul ve Prag'da çekildi. Prodüksiyonluğunu da 565 yapım yapmıştır.
Emre Aydın, bu kış aylarında yeni bir albüm çıkarmak için hazırlıklarını sürdürmeye hızlıca devam ediyor.
Emre Aydın'ı bu sıralar da 'Orhan Gencebay ile Bir Ömür' albümünde 'Bir Teselli Ver' şarkısını seslendirdi.



Beni Biraz Böyle Hatırla Şarkı Sözleri

Dağılmış eşyalar dört bir yana,
Sessizliğimiz uykusuzluktan değil,
Toplasan iki kişi eder miyiz hala?
Beni biraz böyle hatırla

Biliyorum bir kaç kere açılmaz hiçbir bavul
Biliyorum çalışmaz saatler gibi
Bu ev, ev değil artık, biliyorum çok üzgünüm
Karşımdasın ama bak yoksun burada

Hatırla kaybettiğin her şey gibi, 
Yabancı bir korkak belki, böyle hatırla
Sarıl kendine sıkıca, bu hayat benim değil de
Beni biraz da böyle hatırla.

Özür Dilerim, Seni Seviyorum







Sadece istedi ve gittim. İlk buluşmamız olacaktı ve fazlasıyla aceleye gelmişti. Normalde böyle değilimdir, bir farklı geldi sadece. Karşısında otururken yüzüne bakamadım. Dergileri falan karıştırdım. Sorular sorduğunda bakıyordum sadece gözlerine, belki en fazla 3 saniye bakabiliyordum. 

Fazla iyi bir gün değildi, sanki bomboş duraklarda yağmurlu bir havada onu bekliyormuş gibi hissediyordum kendimi. Gelmiyordu. 

Akşam olduğunda telefonuma mesaj attı. Konuşmaya başladık öylece. Konuştukça konuşasım, sabaha kadar sadece mesajlaşmak istiyordum sanki. Sorduğu tek bir soruya şimdi 'Anlamadım?' dediğim için pişmanlıktan kahroluyorum. Şimdi karşıma çıksa, 'anladım!' diye defalarca gözlerine bakarak haykırırdım. 

Ertesi günü için de bir plan yaptık. Buluştuğumuzda arkadaşları vardı ve gitmek için bahaneler bulmaya çalışıyordu. Bir arkadaşının yardımıyla uzaklaştık oradan ve yemeğe gittik. Aç değildim ve bunu defalarca söylemiştim. Yemediğim için zorla yediriyordu bana. Beni karşısına alıp ''Gözlerine bakamıyorum, şöyle otur.'' diyordu. Susuyordum ve dediğini yapıyordum. O gözlerimin içine öyle masum ve temiz bakıyordu ki, gülümsüyordum sadece.

O günden sonrasının böyle olacağını bilseydim, o günü asla bitirmek istemezdim. Belki sabahlara kadar yanından gitmez, bütün saatlerimi onunla geçirirdim. Şimdi bir mesajına muhtacım sadece. Gözlerime bakmana muhtacım. Sorduğunda söyleyemedim, olmadı. İnsanın yaşadıkları, içinde öyle bir büyüyor ki, korkuyla... söyleyemiyor hiçbir şey. Özür dilerim, seni seviyorum. 

Cam Kenarında: Yeni Hayat



Ayakkabılarımı ayağıma geçirdiğim gibi çıktım evden. Hızlı adımlarla ilerliyordum. Ne yapacağıma daha önce karar vermiş ve planlamış olmama rağmen beynimi içi tamamen boş bir şekilde atıyordum adımları. Düşünmeye çalışıyor, düşünemiyordum. 

Kendimi karşımda duran adama ''Nerelere biletleriniz var?'' diye sorarken buldum. Sayıyordu bir yerler, benim amacım ise sadece buradan uzaklaşmaktı sadece. Aklıma gelen ilk şehri, ''Ankara'' dedim adamın gözlerinin içine bakarak. Bana deliymişim gibi bakmasından fazlasıyla rahatsız oldum. Biletime baktım ve araba yarım saat sonra kalkacaktı. Gerçekten gidiyor muydum artık buralardan. 

Yanında durduğum ufak bir arabası olan adamla göz göze geldim aniden. Çevirdim tekrar kafamı ve elimi cebime attım. Bulduğum kuruşluklarla bir simit aldım. 

Araba gelmişti nihayet. Kapıları yavaşça açıldı ve ben de bu sırada kapılara doğru yürüyordum. Kapıya yaklaşınca duraksadım ve arabadan içeriye baktım, bir şey ifade etmeyen gözlerle. Arkamdaki adamın bağırışlarının farkına vardığım anda hızlıca bindim arabaya ve biletimi uzattım muavine. Gösterdiği koltuğa oturdum. Cam kenarı. Severim yolculuk yaparken dışarıyı izlemeyi. 

Araba neredeyse dolmuştu. Kapıların kapanma sesini duydum ve cebime koyduğum müzik çalarımı aldım elime. Sıradan bir yolculuk yapacakmış gibi takıyorum kulaklarımı normal bir şekilde. Daha sonra araba hareketlenmeye başlıyor. Dudaklarımı hareket ettirerek, sessizce ''Merhaba'' diyorum karşımda duran yeni hayatıma. 

Çikolatalı Hayaller



Yerinde duramayan minik çocuklar gibiydi umutlarım ve hayallerim. İçimde çığlıklar eşliğinde gülüşler var. Sanki daha dünyaya yeni gözlerini açmış bir bebeğin gözleri kadar temiz hayallerim var. Kimseye zararı olmayacak, yeni alınan kitabın kokusu kadar huzur verici. 

Keşkelerin olmayacağı umutlarım var avuçlarımda. Parmaklarımın arasından göz yaşları damlıyor, mutluluk sızıyor içerisine. Kendi mutluluğum, kendi huzurumu düşünüyorum sadece. Yanımda olacakları da düşünüyorum. Bir çok hayalimi yanımda olan dostlarımla kurdum, onlarla kurdum geleceğimi. Her ne kadar ellerim bu yaz sıcağında bile buz gibi olsa da, kendi kendime anlatsam da dertlerimi tekrar yanımda olacaklarına inanıyorum. 

Ben de küçücük bir çocuk gibi hızlıca koşmak istiyorum umutlarıma, hayallerime. Onları alabilmek, onlara tutunabilmek için belki defalarca buzdolabının üzerine zıplamak istiyorum. Sanki derslerimi bitirmiş ve çikolatasını almaya çalışan ufacık ayakları, ufacık elleri olan çocuklar gibi. 

Umutlarım olmasaydı, hayallerimden vazgeçerdim. Vazgeçmeyeceğim ve buzdolabının üzerindeki çikolatayı kimsenin yardımı olmadan kaptığım zaman ki mutluluğuma eş değer, belki de daha da fazla mutlu olacağım. 

Ve Okul Başladı

Bugün ben de bir çok yaşıtım gibi eğitimime kaldığı yerden devam ediyorum. Çok uzun gelen bu sıkıcı yaz tatilinden sonra okulun açılmasını bir hevesle bekledim açıkçası. Açılması bence çok iyi oldu. Yaz tatillerinden fazlasıyla sıkılmaya başladığım için okula gitmeyi daha çok istiyorum.

İlk gün, her zamanki gibi fazlasıyla eğlenceliydi. Tatil boyunca görmediğim arkadaşlarımı çok özlemişim. Tek moralimi bozan şey, sınıflarımızın tekrar dağılıp, değiştirilmesi oldu. Eğitimi iyice çocuk oyuncağını çevirdiler sağ olsunlar. Tam yeni bir ortama, sınıfa alışıyoruz tekrar bir değişiklik yapıyorlar. Artık tek bir sınıf yapın da bozmayın arkadaş biz de neye uğradığımızı şaşırıyoruz.

Okulların açılmasına bir kaç gün kala ders kitapları için Atatürk'ün resmini kaldırdıkları söylentileri çıkmıştı. Kitapları alır almaz ilk baktığım şey o oldu. Her şey yerli yerinde, saçma ve gereksiz bir söylenti olmuş. Sadece kitaplar dağıtılırken Erdoğan'ın resmi ve Milli Eğitim Bakanının resmi falan vardı.

Benim gibi okula kaldığı yerden devam eden kardeşlerime, arkadaşlarıma sene içinde başarılar dilerim.

Umutsuz Ev Kadını İstanbul'a Geliyor

Desperate Housewives (Umutsuz Ev Kadınları) dizisinin ünlü oyuncusu Eva Longoria Türkiye'ye geliyor.

Amerika yapımı olan Desperate Housewives dizisi, bildiğimiz gibi ülkemizde de Türk versiyonu çekiliyor. Dizinin umutsuz kadınlarından birisi olan Longoria, Türkiye'ye geliyor.

Türkiye Tenis Federasyonu, tenis maçlarını sürekli takip eden ünlü yıldızı TEB BNP Paribas WTA Championships 2012'yi izlemesi için Türkiye'ye davet etti. Eva Longoria, hiçbir maçını kaçırmadığı, hep yanında olduğu arkadaşı Serena Williams'ı da izleyecek. Şampiyona 23 - 28 Ekim günleri gerçekleşecek.

Zenne - Dürüstlük Bazen Öldürür


Zenne filminin ismini daha önceden duymuştum fakat filmin nasıl bir film olduğunu, filmde Ahmet Yıldız'ın hayatının anlatıldığına dair hiçbir bilgim yoktu. Dün bir gazete yardımıyla filmin içeriğini okuma fırsatım oldu ve izlemeye karar verdim.

Zenne, cinsel yöneliminden dolayı ötekileştirilmiş, yok sayılmış ve ne yazık ki ailesi tarafından bir cinayete kurban gitmiş Ahmet Yıldız'ın hayatını anlatıyor. Ahmet, eşcinsel olduğu için babası tarafından silahla vuruldu. Olay 15 Temmuz 2008 yılında gerçekleşti. Ahmet o gün dondurma almak için evden ayrıldı. Dondurmasını aldıktan sonra kendisine ait olan arabasına bindi. Babasının bulunduğu araçtan, Ahmet'e ateş açılmış ve kaçmak isterken bir eczane duvarına çarpma sonucu hayata veda etmiştir.


Türkiye'nin bir çok kesimlerinde, eşcinsel olduğu için savurulan bir çok kardeşimiz var. İstedikleri sadece, insan olduklarının unutulmaması, özgür olmak ve mutlu oldukları şekilde hayatlarını sürdürmek.

Zenne filmi de, Türkiye'deki ailelere mesaj vermeye çalışıyor. Ne yazık ki Türkiye'de eşcinsel, travesti vs. sokakta gördüğünde laflarıyla öldüren bir çok bu konuda bilgisiz insanlarımız var. İnsanlarımız bir şekilde bilinçlendirilmeli ve Zenne gibi bir çok film daha yapılmalı belki de.

Zenne, 48. Altın Portakal Film Festivali'nde 5 ödüle sahip olmuştu. En iyi erkek yardımcı oyuncu: Erkan Avcı, En iyi kadın oyuncu: Tilbe Saran, SİYAD Ulusal en iyi film ödülü, En iyi görüntü yönetmeni: Norayr Kasper ve En iyi ilk film ödülleri.


Zenne tüm Türkiye'nin izlemesi gereken bir film. Umarım bu kötü olayların da sonu gelir ve eşcinsel kardeşlerimiz de rahat bir hayata, istedikleri hayata sahip olurlar.

Ahmet, seni asla unutmayacağız. Herkesin hayatında bir 'yıldız' gibi parlamaya devam edeceksin. Az kaldı, Türkiye'nin 'yıldız'ı sen olacaksın.



Lady Gaga Fame


Sıra dışı tarzıyla bildiğimiz, tanıdığımız Gaga'nın, beklenen 'sıra dışı' parfümü çıktı!

Amerikalı şarkıcı Gaga'nın Fame adlı parfümü, kadınlar için oluşturulan ilk parfümdür. Daha önceden belirtilmiş olduğu gibi Eylül 2012'de çıkışı gerçekleşti. Gaga parfümü için: ''Çok seksi olmasını istedim. Ve biraz sürtükçe olmasını... Gerçekten güzel bir striptizcinin tehlikeli bir kokusu olmasını istedim. Bu yatağa atılmak isteyen bir kadının kokusu kesinlikle.'' şeklinde bir açıklamada bulundu.

Tamamı ile sıra dışı ve merakla beklenen parfümün tanıtım videosu:


Tanıtımı da aynı zamanda dikkat çekici, marjinalliğinden ödün vermeden hazırlanmış. 

Gaga'nın Facebook sayfasında 53 milyondan, Twitter hesabında ise 29 milyondan fazla takipçisi bulunuyor. 

Canlı Para

 Canlı Para, ilk sezonunda Show Tv'de, Engin Altan Düzyatan'ın sunuculuğu ile ekranlara geldi. Oldukça güzel bir Genel Kültür yarışması. Çoğumuz zaten nasıl bir yarışma programı olduğunu biliyoruz, bilmeyen çok az kişi vardır. İlk başta soru sorulmadan önce iki başlık geliyor ve birini seçerek önce 4 şıkkı veriyorlar daha sonra soruyu soruyorlar. Soruya göre 1 milyon'u şıklara bölerek, ya da emin oldukları sürece tek bir şıkka bütün paralarını koyarak süren bir program. Mutlaka bir şıkkı boş bırakmak gerekiyor ve şık sayısı ilerlemeye göre 3 ve son olarak 2'ye düşüyor.

Canlı Para, bu sezon Fox Tv ekranlarında Murat Başoğlu'nun sunuculuğu ile ekranlara geliyor. Çarşamba ve Perşembe günleri olmak üzere haftada 2 gün ekrana gelen Canlı Para, saat: 22:45'te Fox Tv ekranlarında oluyor.


Aynı zamanda Murat Başoğlu, Atv ekranlarında yeni başlayan 'Krem' adlı dizide de ileri ki bölümlerde karşımıza gelecek.

Happy Birtday Niall Horan!


One Direction, Britanyalı ve toplamda beş üyeden oluşan bir müzik grubu. Üyeleri: Zayn Malik, Harry Styles, Louis Tomlinson, Niall Horan ve Liam Payne'dır. İngiltere'de yayınlanan The X Factor programı sayesinde bir araya geldiler ve yarışmanın yedinci sezonunu üçüncülükle bitirdiler.

Grubun ilk şarkısı What Makes Your Beautiful 11 Eylül 2011 de yayınlandı. Ardından, 13 Kasım 2011'de ikinci şarkıları Gotta Be You yayınlandı. Müzik listelerinde birinciliğe yükselen şarkıları oldu. Ardından 18 Kasım'da da ''Up All Night'' adlı albümü piyasa sürüldü.


Zayn Malik: 12 Ocak 1993'de doğmuştur. Müslümandır. Babası Pakistanlı, annesi İngilizdir. İkinci adı Javadd'dır.


Liam Payne: 29 Ağustos 1993'de doğmuştur. Ailenin tek çocuğudur. İkinci adı James'dir.


Harry Styles: 1 Şubat 1994'de doğmuştur ve grubun en küçük üyesidir. Bir kız kardeşi var. Gerçek adı Horald, ikinci adı ise Edward'dır.


Louis Tomlinson: 24 Aralık 1991'de doğmuştur ve grubun en büyük üyesidir. Annesi ve babası ayrıdır ve daha sonra üvey babasının adını almıştır. Dört üvey kız kardeşi vardır. Doğum adı: Louis William Tomlinson'dur. Üvey babasından aldığı isim ise: Louis Troy Austin'dir.


Ve grubun son üyesi Niall Horan: 13 Eylül 1993 yılında dünyaya geldi. İkinci adı James'tir. Liamla adaş sayılıyorlar. Bir abisi vardır. Anne ve babası Niall 5 yaşındayken ayrılmışlar. Niall tam bir yemek düşkünüdür. Ayrıca bugün onun doğum günü. Ben de grubun bir seveni olarak kutlamak istedim.

Mutlu yıllar Niall, mutlu yıllar Directionerlar!

Grubun What Makes Your Beautiful, Gotta Be You ve Up All Night şarkıları:







Bugün Ne Giysem?


Bugün Ne Giysem'in, 2. sezonu 10 Eylül Pazartesi gününden itibaren devam etmeye başladı. Yine aynı kanalında gösterilmeye devam eden Bugün Ne Giysem, hafta içi her gün saat: 14:00'da Show Tv ekranlarında.

Bugün Ne Giysem'in birinci sezonunda jüri koltuğunda Hakan Akkaya, Ivana Sert ve Nur Yerlitaş bulunuyordu. Uğurlu odada ise, odaya ismini veren Uğurkan Erez vardı. Birinci sezonun yarısında rahatsızlıklarından dolayı jüri koltuğundan kalkan Nur Yerlitaş'ın yerine her bölümde farklı ünlüler konuk oldu ve sonrasında Uğurkan Erez oturdu jüri koltuğuna.

İkinci sezonun ilk yarısında ise Uğurlu odada Özge Ulusoy karşımıza çıktı. İkinci sezonun devamında ise Özge Ulusoy ile birlikte Çağla Şikel de jüri koltuğuna oturdu. Bu sezon 4 jüri üyesi karşımızda olacak ve Uğurkan Erez, uğurlu odasında olmaya devam edecek.

Bugün Ne Giysem'i ilk başladığı andan beri izler ve takip ederim. Nur Yerlitaş'a bir hayranlığım ve sevdiğimden dolayı izlemeye başladım fakat sonrasında izlemeye yine devam ettim. Bence Türk televizyonlarında en abartılmadan yapılan moda yarışması. Diğer yayınlananların aksine daha sadece ve oynamadan yapılan bir yarışma programı.


Aynı zamanda Cumartesi ve Pazar günleri Show Tv'de ekrana gelecek olan En Büyük Show adlı programı da Ivana, Hakan ve Çağla sunacak sanırsam. Program hakkında çok şey tahmin edemiyorum ama sihirbazlık ve ilginç showlar olacak. İlk bölümü Cumartesi günü Show Tv'de saat: 20:00'da yayınlacak. Tanıtım videosu da bu:



Eskimeyen Şarkılar


Herkesin çok sevdiği şarkıcılar vardır, çok içten bir şekilde fanı olan, sürekli onu takipte kalan vs. Benim öyle  fanı olduğum bir grup, şarkıcı falan yok ama sık sık dinlediğim şarkıcılar mutlaka var. Fan olmasak bile herhangi bir şarkıcının, öyle şarkıları vardır ki bizim için asla eskimez. Ben de benim için hiç eskimeyen ve dinlemeyi hala sevdiğim, dinlerken keyif aldığım şarkıları sizlerle paylaşmak istedim.

1 - Lady Gaga - Bad Romance 


Benim için hiç eskimeyen şarkılar arasında birinci sırada Lady Gaga'nın Bad Romance şarkısı yer alıyor. Gaga'nın sıkı bir takipçisi veya fanı değilim fakat kendisini ve şarkılarını severim. Bu aralar daha çok sevdiğim parçaları olsa da Bad Romance'ın yeri hep bir başka olacak benim için. 

2 - Rihanna - Unfaithful


Rihanna'nında severek dinlediğim şarkıları vardır. Where Have You Been olsun, Umbrella olsun ama Unfaithful sanki dinlerken müziği insana huzur veriyor. Bu şarkı da benim için asla eskimeyecek ve unutmayacağım şarkılardan. 

3 - Francis Cabrel - Je t'aimais, je t'aime, et je t'aimarai


Fransızlara ve dillerine karşı ayrı bir zaafım vardır. Şarkıları da benim fazlasıyla hoşuma gidiyor. Francis Cabrel başta olmak üzere Calogero'nun şarkılarını fazlasıyla severim. Francis Cabrel'in bu aşk şarkısı beni kendimden tamamen alıp götürüyor. Bir çok kez beni ağlatan bir şarkı ve beni ağlatan nadir şarkıların başında geliyor. 

4 - Calogero - Dancer Encore 


Beni ağlatan ve benim için asla ve asla eskimeyecek olan bir şarkı da Dancer Encore. Hepinizin bildiği bir şarkı aslında. Teoman'ın Çoban Yıldızı şarkısının müziği bu şarkıya aittir. Sözleri tamamen farklıdır. Benim için her zaman orjinal olan şarkı daha bir hoş geliyor. Bu şarkı da beni böyle etkiledi. Ben büyüdükçe benimle büyüyecek ve nereye gitsem yanımda olacak bir şarkı. 

5 -  Christina Aguilera - Hurt


Christina Aguilera, sesiyle beni etkileyen bir şarkıcı. Gerçekten müthiş bir sesi ve her şarkıda müthiş bir yorumu var. Hurt şarkısı ilk dinlediğim andan beri bayılarak dinlediğim bir şarkı. Diğer şarkıların da olduğu gibi dinlemekten vazgeçmeyeceğim şarkılardan biri de Hurt. 

Eskimeyen şarkılarımı zaman zaman sizlerle paylaşmaya devam edeceğim. İyi dinlemeler. 

Benzemez Kimse Sana (Final)


Benzemez Kimse Sana programı için bir yazı daha yazmıştım, Kendi'nin ilk birinciliğinin sonucunda. Şimdi ise Benzemez Kimse Sana'nın final bölümüyle ilgili yorumlarımı sizlerle paylaşacağım. Öncelikle performansları, daha sonra kimleri son bölümde daha başarılı bulduğumu ve genel olarak final yorumlarımı yapacağım.

Benzemez Kimse Sana, tam olarak 13 hafta sürdü ve 13. bölümüyle final yapıldı. 8 ünlü, 13 hafta boyunca birbirinden uzak, tamamen alakasız ünlülere benzediler ve performanslarını her şekilde biz izleyicilere ve jürilere sundular. Çok başarılı olanlar, başarısız olanlar ve başarıları bir türlü görünmeyen yarışmacılar oldu tabii ki. Özellikle de kızlara pek bir düşük puanlar verildi her zaman. Başta Kendi olmak üzere, Pelin Öztekin ve Ömür Gedik düşük puanlar aldılar hep. Asena az çok puan alabiliyordu.

Final Bölümünde:

Asena - Whitney Houston'ı
Bay J - Alpay'ı
Cem Kılıç - Yılmaz Morgül'ü
Kendi - Sertap Erener'i
Ümit Erdim - Bülent Ersoy'u
Pelin Öztekin - Özlem Tekin'i
Ömür Gedik - Ajda Pekkan'ı
Uğur Arslan - Tarkan'ı canlandırdı. Benim en beğendiğim canlandırma son haftada kesinlikle Ümit Erdim'in, Bülent Ersoy canlandırması oldu. Zaten tüm haftalar toplamı da dahil birinciliği ve 100.000 TL'lik ödülü de alan Ümit Erdim oldu. İşte Ümit Erdim'in Bülent Ersoy canlandırması:


Ömür Gedik, şimdiye kadar tipleme olarak çok az da olsa benzediği ünlüler oldu fakat ses konusunda asla kimseyi benzetemedi. Her şarkıda, hiç gayret göstermeden sadece kendi sesiyle söyledi. Fakat bu son bölümde Ajda Pekkan canlandırmasında sesini az çok çıkardı gibi geldi bana. Aynı zamanda hareketlerde azıcık da olsa abartı da olsa benzetebildiği yerler oldu. Bu yüzden Ömür Gedik'in Ajda Pekkan canlandırması hoşuma gitti. İşte o performans:


13 hafta boyunca, kilosuna rağmen çok güzel performanslar sergileyen Pelin Öztekin'i, Özlem Tekin canlandırmasıyla da beğendim. Gerçekten kilosu ve, görünüşüne rağmen oldukça hareketli, fazlasıyla çabalayan bir ünlümüzdü. Fakat başarısı bir türlü görülmeyenler arasında hep kaldı Pelin. Sezen Aksu performansıyla da beni fazlasıyla kendine çekmiş ve etkilemişti. Özlem Tekin performansı da gayet başarılıydı ve hoşuma da gitti doğrusu. Daha önceki bölümler de rock şarkıcısı olarak Şebnem Ferah'ı canlandırmıştı. O da bayağı başarılı bir performansıydı Pelin'in. İşte Özlem Tekin'le Pelin Öztekin:


Kendi ise son hafta karşımıza Sertap Erener performansı ile çıktı karşımıza. Tamamen benzemeyen tek tipleme bu oldu Kendi de. Ses olsun, görünüş olsun hiç benzememişti. Ses asla benzetilemez zaten fakat Kendi'ye makyaj kısmında pek üzerine düşüldüğünü düşünmüyorum. Çünkü çoğu makyajında çok zayıf kalıyor, arka planda kalıyor fakat diğer ünlülerde gayet başarılı makyaj çalışmaları çok oldu. Ben Kendi'nin benzemese de performansını çok beğendim. En azından çok fazla hareketi olmamasına rağmen Rengarenk şarkısının klibindeki hareketler, mimiklerini benzetmek için çabaladı.


8 ünlümüz de, 13 hafta boyunca her canlandırmasıyla mutlaka yüzümüzü güldürdüler. Çok güzel ve yararlı bir program oldu Benzemez Kimse Sana. Her ünlünün derneğine yardımlar gitti. Seyfi Dursunoğlu  programın yeni sezonlarının olacağını söylemişti fakat programın resmi sitesi olan www.benzemezkimsesana.com 'da Endemol ekibin, henüz kesin bir şeyin olmadığı yorumları var. Umarım olur diyorum ben de. Bekleyip göreceğiz.

Daha Sessiz Daha Karanlık


11 yıldır hem duyamıyorum hem de konuşamıyorum. Son zamanlarda geçirdiğim hastalıkların haddi hesabı yok. Şimdi de ayaklarım sebepsiz yere şişiyorlar. Artık yürüyemiyorum da. Maddi sıkıntımızdan hiç bahsetmiyorum bile. 55 yaşına gelmişim ve 11 sene boyunca hiçbir şey konuşamamak, etrafımda konuşulanları duyamamak ne kadar zor, onu bile anlatamıyorum. Okumam yazmam zaten yok, öyle de anlatamıyorum derdimi. Şimdi bir de yürüyememe çıktı başımıza, tekerlekli sandalyemde bütün gün aynı pozisyonda oturup sadece ne oluyor ne bitiyor anlamaya çalışıyorum.

Bugün evimizin önünde; kızım, kızımın iki tane arkadaşı (bir kız bir erkek) oturuyoruz. 40 yıldır evli olduğum kocamda karşımda oturuyor. Bir şeyler konuşuyorlar hararetli bir şekilde. Kızım biraz sinirli, yüzüme de zar zor bakıyor. Anlamaya çalışıyorum, ağzını okumaya çalışıyorum ama bir yandan sigarasını ağzına götürüyor aralıklı aralıklı, bir de sinirli olduğundan çok hızlı konuşuyor. Yere dikiyorum gözlerimi, izlemeye devam etsem daha çok merak edeceğim konuştuklarını.

Bir süre sonra sarı saçlı, boyu uzun ve gayet güzel orta yaşlı bir bayan geliyor ve kocamın yan sandalyesine oturuyor. Çok güzel bir kadın, ilk defa görüyorum fakat kocamla fazla samimiler. Sanki birbirlerini çok uzun zamandır tanıyor gibiler. Ortamda hala bir gerginlik var. Önce tekrar sakin sakin konuşmaya başlıyorlar, fakat daha sonra kızım kendini kaybediyor. Arada bir ayağa kalkıp kadına doğru şiddetle yaklaşıyor ve el hareketleriyle de sinirli olduğunu fazlasıyla gösteriyor. Bağırıyor da bağırıyor, ben ise öylece izliyorum sadece.

Daha sonra sarışın bayan ayağa kalkıyor, kocam da ardından kalkıyor ve sakince biraz ötemizde bir şeyler konuşuyorlar. Kocam fazlasıyla sinirli, sarışın bayan ise sakinleştirmeye çalışıyor onu. Tekrar oturuyorlar yerlerine, kızım sinirden ardı ardına yakıyor sigaraları. İçme bu kadar diyemiyorum ki. Tekrar başlıyor tartışmalar.

Bir an... Ne? Hayır, anlamadım. Kızım yavaş yavaş konuşuyordu ve ... Hayır hayır hayır! Bu sarışın kadın kocamın sevgilisi miydi! HAYIR! Yanlış anladım.

Burada bir şey söyleyemeden durmak o kadar kötü ki. Kocam ve sevgilisi karşımda duruyorlar ve kızım da bu sebepten bu kadar sinirli olsa gerek. Hayat daha bana nasıl kötülükler yapmayı planlıyor ki! Ben şu an zaten artık yaşasam neye yarar. 11 yıldır konuşamıyorum, duyamıyorum ve son bir kaç ayda da ayağım yerden kesildi diye kocam başka kadınlarla mı...

Keşke yürüyebilsem... Sadece yürüyüp uzaklaşırdım buradan. Konuşamıyorum, bari giderek anlasınlar anladığımı. Gittiğimde anlasınlar her şeyi. Yürüyemiyorum, aynı şekilde kımıldamadan oturmaya devam ediyorum sandalyemde. Gözlerimi kapatıyorum, uyursam unuturum belki olanları. Her taraf daha da sessiz şimdi ve karanlık.

Not: Empati kurarak yazdığım gerçekten yaşanmış bir olaydır. Sarışın bayan, adamın sevgilisidir. Kadının kızı babasının böyle bir ilişki yaşamasını istemiyor ve annesi orada öylece otururken babasının karşısında sevgilisiyle rahat bir şekilde oturmasına daha da tepkili. Baba tüm olaylardan üste çıkmak için kızını eroin kullanmakla suçluyor. Kız ise sarışın bayanın dolandırıcı ve ismi de dahil söylediği her şeyin yalan olduğunu söylüyor, adliyeye gitmek istiyor ve bayan bunu reddediyor.

Melekler Sokağı - Sheila Roberts



Kitapçıyı dolaşırken gözüme ilişen bir kitaptı Melekler Sokağı. Biraz inceledim ve kısa kısa okuduğum yerleriyle içime sinerek aldığım bir kitap. Sheila Roberts'ın okuduğum ilk kitabı ve bu kitaptan sonra Sheila'nın diğer kitaplarını da okuyacağımdan eminim.

Çünkü Sheila Roberts, gerçekten de Melekler Sokağı kitabıyla beni çok etkiledi. Karakterler, konu, olayların akışı birbiriyle o kadar bağlantılı, insanın içine işlenecek türde yazılmış ve aralardaki bağlar o kadar sıkı kurulmuş ki okurken daha da okumak istiyorsunuz. Elinizden, çantanızdan asla ayıramayacağınız bir kitap Melekler Sokağı.

Sheila Roberts, Melekler Sokağı ile insanların içini huzurla dolduruyor. Yaz ayında bile kitapta geçen kış günlerini, o sıcak çikolata ve kahve kokusunu öyle bir hissettiriyor ki sizlere, gülümsemeden edemiyorsunuz. Bu kitabı okurken yüzünüzden tebessümünüz asla solmayacak fakat yeri geldi mi de gözleriniz dolacak.

Kitabın karakterleri, Jamie, Sarah ve Emma. Jamie'nin, küçük ve tatlı bir çikolata evi, Sarah'ın, Tatlı Şeyler fırını ve Emma'nında, kırkyama yapıp sattığı bir dükkanı vardır. Jamie, Sarah'nın yeğenidir fakat üçü de adeta bir dost, arkadaş, kardeş gibilerdir. Yürekleri iyilikle yanıp tutuşan bu üç kadın, yaşadıkları Heart Lake caddesindeki herkese iyilik aşılamaya çalışıyorlar. Her şey umdukları gibi gitmiyor fakat kitabın sonu sizi fazlasıyla mutlu ediyor.

ARKA KAPAK


''Sheila Roberts'ın zekice kurgulanmış romanı 
okuyanların kalbini ısıtıyor. Bu sürükleyici romanın 
gerçekçi karakterleri, kadınların hayatlarının 
farklı evrelerinde karşılaştıkları zorluklarla 
yüzleşmemizi sağlıyor.''

''Heart Lake için yüreğinizi ortaya koyun!'' İşte Emma, Sarah ve Jamie'nin başarmaya çalıştıkları bu: Heart Lake sakinlerinin her gün bir kişiye iyilik yapmalarını sağlamak. Ancak işler umdukları gibi gitmiyor!

Emma, Material Girls Kırkyama Dükkanı'nda bu uğurda bedava battaniye dağıtırken neredeyse iflasın eşiğine geliyor. Sarah'nın Tatlı Şeyler Fırını'nda verdiği ücretsiz hamur işi kursları, en sevdiği biblosunun esrarengiz bir şekilde kaybolmasıyla kabusa dönüşüyor. Jamie'nin Çikolata Evi'nde ise bir polisin, Jamie'nin kalbinin derinlerine gömdüğü duyguları yeniden alevlendirmesi işleri tatsızlaştırıyor. 

Melekler Sokağı aşk, sevgi ve dostluk üzerine insana kahkalar attıracak bir roman. Ama özellikle, bir başkasını sevmeden önce kendimizi sevmek üzerine... Üstelik birbirinden leziz tarifler eşliğinde!

Ön kapaktan bir yorum: ''Sheila Roberts beni eğlendiriyor. Kitaplara bana ilham kaynağı oluyor, beni umutlandırıyor ve bana mutluluk veriyor.'' Debbie Macomber )


Kendi - Postmodern


Kendi'yi 2009 yılında çıkardığı Aksi single albümüyle tanıdık. Çıkardığı albümle pek önemli bir kitleye duyuramadı kendini, Kendi. Fakat Show Tv'de başlayan Evcilik Oyunu adlı bir programdan sonra tüm Türkiye tanıdı.

Çılgın, çocuksu ve sevimli kız görüntüsüyle daha çok küçük yaşta olan çocuklara kendini sevdirdi. Salla isimli şarkısı da kişiliğini fazlasıyla ortaya koyuyor Kendi'nin.


Dün, Kendi'nin Salla adlı ilk parçası dilime dolandı ve iki albümünü de dinlemeye karar verdim. İlk albümünü 2009 yılında çıkarmıştı ve 3 şarkılık bir single çalışmasıydı. Salla, Kanki ve Kork Benden isimli şarkılar yer aldı bu albümde. Aynı zamanda bu şarkıların mixleri de yer alıyor albümde. Bu albümde en çok sevilen ve dinlenilen şarkı Salla oldu.


Daha sonra 2011 yılında 2. ve yeni bir tarzla çıktı karşımıza Kendi. Şarkılarındaki tarzda bir değişme yok ama o çocuksu, fıkır fıkır olan Kendi biraz daha olgun bir görüntüye sahip olmuştu. Bu albümünde 6 şarkı ile karşımıza çıktı. Albüme adını verdiği şarkısı Postmodern, Voltaj, Lalale, Büyük Hata, Hollywood ve Kelden Adam şarkıları bulunuyor albümde. Bu albümünde ise en çok sevilen ve dinlenilen şarkısı Voltaj oluyor. Gerçekten benim de hoşuma giden bir şarkı oldu, Voltaj.


Kendi'yi aynı zamanda bu sene Star Tv'de başlayan ve bu Cuma günü de final bölümüyle ekranlara gelecek Benzemez Kimse Sana isimli programda gördük, daha bir iyi tanıdık. Gayet başarılı bir performans sergiledi yine Kendi bu programda. Kendini daha fazla sevdirme ve tanıtma fırsatını da elde etmiş oldu böylece. Yarışma dolayısıyla kendi tarzından bir nevi de olsun kurtulan Kendi, Seyfi Dursunoğlu'nun da dediği gibi son bir kaç haftada 'hanımkız' imajı ile dikkat çekti ve Kendi'nin 'hanımkızlığı' daha da bir sevildi.



Çocukluk


Dün gece kitabımı okuduktan sonra bir süre uzandım yatağıma ve gözlerimi kapattım, sadece düşündüm. Bir şeyleri düşünürken aklıma birden kendi çocukluğum geldi. Gördüğüm küçüklük resimlerim, hatırladığım kadarıyla küçükken yaptıklarım gözümün önüne geldi aniden.

Bunları düşünüp gülümserken kendime dedim ki: Keşke küçükken yaşadığımız her şeyi şimdi hatırlayabilsek. Acaba bundan 10 yıl sonra da yaşadığımız şeyleri unutur muyuz? Güzel ve hiç unutulmayacak günlerimiz dışında hatırlayacağımız çok şey olacağını düşünmüyorum. Fakat bir 10 yıl sonra da bugünleri her ayrıntısıyla hatırlamak isteyeceğiz diye düşünüyorum.

İnsanın küçüklüğünü hayal etmesi çok garip bir duygu uyandırıyor içinde. Genelde herkes alışıktır geleceğini düşünmeye, hayaller kurmaya falan ama geçmişinizi, küçüklüğünü hayallemek, geleceği hayal ederken hissettiklerinizden çok daha farklı ve güzel duygular. Nasıldım, neler yapıyordum ve bol acabalarla dolu sorular kafanızın içerisinde dört dönüyor.

Keşke o günlere dönebilsem diyemiyorum ama o günleri çok net hatırlamak isterdim. Neyse ki, hiç olmadı yaşadığım ilkleri, yaptığım deli dolu ve hiç unutulmayacak günlerimi, muzurluklarımı az çok hatırlayabiliyorum. Bu kadarı bile insanı içten gülümsetiyor.

Fotoğrafım
Edirne, Ayşekadın, Türkiye
19 Ocak 1996, İskenderun doğumlu. Trakya Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü mezunu. 13 yaşından beri blogger. 2012 Hürriyet Bumerang Ödülleri'nde En Uyumlu site üçüncülüğüne hak kazandı. İlk kitabı İkinci Kadının Hikâyesi ise Temmuz 2016 yılında basıldı. Tüm kitabevleri ve online kitapçılarda satışta.